Özel Haber »

“Sünnilik Ve Şiilik Diye Bir Dinimiz Yoktur” Sözüne Dair İlmi Tahlil

Son günlerden çokça tartışılan “Bizim Sünnîlik diye bir dinimiz yoktur, Şia diye bir dinimiz yoktur, tek dinimiz İslâm’dır” sözünün ilmi ve tarihi açıdan tahlili.

Devamını Oku... »
Makaleler

İslam, İbadet Rehberi, Fıkıh, Akaid, Tefsir, Güncel Yorumlar

Reddiyeler

Batıl Fırkalar, Batıl İnançlar, Bidatlar, Güncel Reddiyeler, Dinler Arası Diyalog

Kültür – Tarih

İslam Tarihi, Osmanlı Tarihi, Padişahlar, Tarihi Arşiv belgeleri, Vesikalar, Mecmua nüshaları

Unutulmuş Sünnetler

Sünnetin Önemi, Günlük Sünnetler, Hilye-i Şerif, Siyer-i Nebi, Riyazü’s Salihin

Boykot Kelimeler

Uydurma, Yersiz, Manasız, Boykot Kelimeler

Anasayfa » Makaleler


İsmailağa Cemaatine Nasıl Girerim?

İsmailağa Cemaatine Nasıl Girerim?

“İsmail Ağa Cemaati Hakkında Merak Ettikleriniz” isimli yazı dizimize, sıkça sorulan bir sual olan “İsmail Ağa Cemaatine Nasıl Girerim?” suali ile devam ediyoruz.

Evvela bir önceki makalemizde bahsettiğimiz gibi İsmailağa Cami, Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı bir cami olup ve dolayısıyla bütün Müslümanlara açık olan bir camidir. Mahmud Efendi Hazretleri ve müritlerinin “İsmailağa Cemaati” olarak bilinmesi ise; Nakşibendi tarikatının 36. altın zincir halkası olan Mahmud Ustaosmanoğlu’nun, 1954-1996 yılları arasında İsmailağa Cami’nin imamlığını yapmış emekli imam hatibi olmasındandır. Bu vesile ile irşat vazifelerini ve hizmetlerini burada yapmış olması ile Nakşibendi tarikatının Halidiyye kolu olan cemaat bu isim ile bilinmektedir.

İmam-ı Rabbani Hazretleri (kuddise sirruhu) Mektubat-ı Rabbani isimli eserinde;

“Şeriat (Mevla Teala Hazretlerinin kullarını mes’ul kıldığı vazifeler) 3 cüzdür (ksıımdır). Bu cüzlerden herhangi biri veya ikisi eksik olduğu takdirde Şeriat tam manası ile yerine gelmez. Bunların birincisi İlim, ikincisi amel, üçüncüsü ise ihlasdır.” buyurarak bize Rabbimizin kullarına yüklediği mükellefiyetleri beyan etmiş olur. Bunları tek tek inceleyecek olursak:

-İlim; Ehil olan zatlardan, Ehli Sünnet kitaplardan kasbedilebilir.

– Amel; Öğrenmiş olduğumuz bu ilmi tatbik ederek kesbedilebilir.

– İhlas; ise ne okuyarak, nede anlatılarak elde edilemeyen ancak ve ancak Tasavvuf-Tarikat ile kesbedilebilen bir unsurdur. Bu mesele hakkında Ahıskalı Ali Haydar Efendi Hazretleri (kuddise sirruhu); “İmam-ı Birgivinin Tarikat-ı Muhammediyye isimli bir eseri vardır. bu eserde baştan sona ihlasdan bahseder. Bir kişi bu kitabı ezbere bilse ve tamamen yese yutsa ihlasdan bir cüz (parça) dahi elde etmiş olmaz, zira ihlasın medresesi tarikattır” buyurur.

Tarikattan gaye ise 2 tanedir;

1.Nefsi Tezkiye; Emmare olan nefsi, mürşidin öğrettiği usuller ile terbiye etmek ve bunun sonucunda Nefsi Emmare’nin kötü isteklerinden, alışkanlıklarından ve ahlakından kurtulmak. Öyle bir hal almak ki; Emmare olup sürekli günah – haram olan işlere teşvik eden, ibadete zorlanan, tembelliği seven, bu nevi işlerden zevk alan ve iştiyak eden nefsi bu terbiye ile birlikte artık sevap ve helal olan işlerden zevk alan, bu işlere iştiyak eden, ibadetlere ve taate zorlanmayan hale sokmaktır.

2. Kalbi Tasfiye; Günah, haram gibi masiyetlerle kararmış ve taşlaşmış kalbi, yine mürşidin öğrettiği usuller ile temizlemek ve arındırmaktır. Böylece temizlenen kalbi nur ile doldurmak ve Kuran’ı Kerim’de Mahşer gününde hiç bir zenginliğin ve evlatların fayda vermeyip ancak Allah-u Teala’ya Kalb-i Selim ile gelenlerin kurtulacağını bildirdiği bu Kalb-i Selim’i elde etmektir.

İşte “İsmailağa Cemaati” bu ve benzeri sebeplerden dolayı sadece Allah rızası için tasavvuf ile meşgul olan kişilerin toplandığı ve aynı davaya gönül veren kişilerdir.

Tasavvufa girmek, Mahmud Efendi Hazretlerine mürid olmak veya bugün en yaygın tabir ile “bağlanmak”, “ders almak” ise bu işe niyet eden kimsenin sünnet üzere “İstihare yapmasıdır”, yapılan bu istiharenin neticesinin hayır olarak görülmesiyle, Şeyh Efendinin de istihare yapması ve bu istiharenin de hayır olarak neticelenmesinden sonra kişiye Şeyh Efendi veya Şeyh Efendinin vazifelendirdiği ehil kişiler tarafından ders tarif edilir. Herhangi bir müridin veya vazifelendirilmemiş bir hocanın ders talim etmesi uygun ve usulden değildir.

Mürşid Efendinin “ders” diye tabir ettiğimiz istekleri ise zikirden ibarettir.

Mahmud Efendi Hazretleri’nin müridler kendi aralarında birbirlerine “ihvan” diye hitap ederler. İhvan Arapça “ahi” (kardeş) kelimesinin çoğulu olup kardeşler demektir.

Netice olarak ise tasavvuf  gönül işidir. Binaenaleyh kimseye “gel ders al” diye davet etmek yoktur. İslam’da şeriata (Allah’ın emirlerine) ilme, sohbete davet vardır lakin tasavvufta bir kişiyi ders almaya götürmek veya bunu teklif etmek uygun görülmez. Bunun tamamen kişinin kendi iradesiyle olması gerekir, zira zikirleri sorumluluk ister. Terk edilmesi halinde ise bir vebal söz konusudur.

Mevla Teala cümlemize ilim, amel ve ihlas yolunda istifade edeceğimiz ve terbiye olacağımız mürşid-i kamil nasip eylesin…

Yazı dizimizin diğer başlıkları için tıklayınız;
İsmailağa Cemaati Hakkında Merak Ettikleriniz

Etiketler:, , , , , , , , ,