Özel Haber »

“Sünnilik Ve Şiilik Diye Bir Dinimiz Yoktur” Sözüne Dair İlmi Tahlil

Son günlerden çokça tartışılan “Bizim Sünnîlik diye bir dinimiz yoktur, Şia diye bir dinimiz yoktur, tek dinimiz İslâm’dır” sözünün ilmi ve tarihi açıdan tahlili.

Devamını Oku... »
Makaleler

İslam, İbadet Rehberi, Fıkıh, Akaid, Tefsir, Güncel Yorumlar

Reddiyeler

Batıl Fırkalar, Batıl İnançlar, Bidatlar, Güncel Reddiyeler, Dinler Arası Diyalog

Kültür – Tarih

İslam Tarihi, Osmanlı Tarihi, Padişahlar, Tarihi Arşiv belgeleri, Vesikalar, Mecmua nüshaları

Unutulmuş Sünnetler

Sünnetin Önemi, Günlük Sünnetler, Hilye-i Şerif, Siyer-i Nebi, Riyazü’s Salihin

Boykot Kelimeler

Uydurma, Yersiz, Manasız, Boykot Kelimeler

Anasayfa » Mahmudiyye Özel


Sihir III – Kaç Çeşit Sihir Vardır?

Sihir III – Kaç Çeşit Sihir Vardır?

Medresetul Mahmudiyye ekibine gelen yoğun suallerden dolayı başlattığımız “Sihir” başlıklı yazı dizimize devam ediyoruz… (Yazı dizimizin önceki makalelerini görüntülemek için tıklayınız)

Bugünkü yazı dizimizde yine Ehli Sünnet ışığında sizleri bilgilendirmeye devam ediyoruz…

SİHRİN ÇEŞİTLERİ

İslâmî eserlerde sihrin birçok çeşidinden söz edilir. Cessâs’ın Ahkâm-ı Kur’an’ında, Râzî’nin Tefsîr-i Kebîr’inde, Râğıb’ın Müfredât’ında, Semin’in Umdetu’l-Huffâz’ında, Tânevî’nin Ahkâm-ı Kur’an’ında ve başka eserlerde bu husûsta geniş bilgiler vardır. Biz burada Tefsîr-i Kebîr’den kısaltarak bir nakil yapacağız. Zîrâ bilebildiğimiz ve görebildiğimiz kadarıyla en güzel taksîm ve tafsîl orada vardır.

Râzî, tefsîrinde sihrin sekiz çeşidini zikreder:

Sihrin birinci çeşidi, eski zamanda yaşamış Keldâniler ile Kestânilerin sihri. Bunlar yıldızlara tapan, yıldızların bu kâinatı idâre ettiğini zanneden, hayır ile şerrin mutluluk ile uğursuzluğun yıldızlardan olduğuna inanan bir topluluk olup, Hak teâlâ’nın, görüşlerini geçersiz kılmak ve mezheblerini reddetmek için Hz. İbrâhîm’i gönderdiği kavimdir.

Sihrin ikinci çeşidi, vehim sâhiblerinin ve kuvvetli nefislerin (ruhların) sihridir. Âlimler şöyle demiştir. İnsanlar, herkesin kendisine “ben” diye işaret ettikleri şeyin ne olduğu husûsunda ihtilâf etmişlerdir. Bazıları, onun insanın bu bünyesi olduğunu, bazıları onun bu bünye içinde bir cisim olduğunu, bazıları da, onun ne cisim ne de cisimle ilgili bir şey olmadığı hâlde var olan bir şey olduğunu söylemişlerdir. Biz insanın bu bünye olduğunu ve bu bünyenin dört ana unsurdan (enâsır-ı erbaa) meydana geldiğini söylediğimiz zaman, bazı soğuk rüzgârlar sırasında, o insanın mizâcının herhangi yönden bambaşka bir mizâc haline gelmesi, bunun da cismi şekillendirmeye ve bizim bilemediğimiz ve bilmemiz imkânsız olan şeyleri bilmeye muktedir olmayı gerektirmesi niçin câiz olmasın? Eğer biz: “insan bu bünye içinde dolaşan bir cisimdir” dersek, söylenecek söz budur. Fakat, “İnsan nefistir” dersek, o zaman, nefislerin çeşitli olduğunu, bazı nefislerin zâtları gereği bu ğarîb olaylara güçleri olduğu takdîrde, ğâib olan sırlara muttali olabileceklerini söylemek niçin câiz olmasın? Bu ihtimâlin yanlış olduğuna dâir, yukarıda geçmiş olan açıklamalardan başka bir delîl yoktur. Yukarıdaki açıklamaların ise bâtıl olduğu ortaya çıkmıştır.

Sihrin üçüncü çeşidi, yerdeki rûhlardan (cinler­den) yardım dilemektir. Bil ki, cinlerden yardım husûsundaki görüşe gelince, müteahhîr felsefeciler ve Mû’tezile ulemâsı, bunu kabûl etmemiştir. Ama önde gelen felsefecilere gelince, onlar bu husûsla ilgili hükmü inkâr etmemişlerdir. Ne var ki onlar bunu, yere ait rûhlar diye isimlendirmişlerdir. Bunlar, haddi zâtında kendi aralarında farklılık gösterirler. Bunların bir kısmı hayırlı, bir kısmı da şerlidirler. Hayırlı olanlar, mü’min cinler, şerli olanlar ise, cinlerin kâfirleri ile şeytânlarıdır.

Sihrin dördüncü çeşidi, tahayyulât ve gözbağ­cılığıdır.

Sihrin beşinci çeşidi, bazen hendesî (geometrik) oranlara, bazen de çeşitli sanat hîlelerine göre yapılmış âletlerin birleştirilmesi ile ortaya çıkartılan ve insanı şaşırtan işlerdir. Meselâ, birbirleriyle dövüşen, biri diğerini öldüren iki süvâri gibi; elinde borazan bulunan ve bir at üzerinde olan, gündüzün her saati geçtiğinde hiç kimse ona dokunmadığı halde borazanını çalan süvâri (heykeli) gibi. Yine bu cümleden olarak Rumların, Hintlilerin çizmiş oldukları ve bakanların onun resim mi insan mı olduğunu ayırt edemedikleri resimler vardır. Hatta onlar, ağlayan ve gülen resimler çizerler. Hatta onlar bundan da öteye sevinç, utanç ve alay ifâde eden gülmeleri dahî birbirinden farklı yaparlar. İşte bütün bunlar, insanın muhayyilesini aldatan ince işler cümlesindendir. Firavun’un sihirbazlarının sihri de bu çeşittendir. Saatlerin yapısı da bu bâbtandır. Bu konuya ağır yükleri kaldırma, çekme (Cerru’l-Eskal) ilmi de dâhildir. Bu da çok büyük ağırlıkları hafif ve basit âletlerle çekmektir. Bunun hakîkatte sihirden sayılmaması gerekir. Çünkü bunların dayandığı bilinen pek ince sebebleri vardır. Kim onları bilir ve öğrenirse bu işleri yapabilir. Fakat diğer insanlar bunu sihir sanmışlardır.

Sihrin altıncı çeşidi, ilaçların özelliklerinden istifâde edilerek yapılan sihirlerdir. Meselâ insanın yemeğine -eşeğin beyni gibi- aklı uyuşturan bazıilaçların konulması, sarhoş edici uyuşturucuların katılması. İnsan eşek beyni yediğinde salaklaşır ve zihni azalır. Bil ki bu özellikleri inkâr etmeye imkân yoktur. Çünkü mıknatısın eseri gözle görülmektedir. Ne var ki insanlar bu husûsa fazla ehemmiyet verip doğruyu yalana, bâtılı hakka karıştırmışlardır.

Sihrin yedinci çeşidi, kalbi bağlamaktır.Bu da sihirbazın İsm-i a’zam duâsını bildiğini, cinlerin kendisine itâat edip pek çok işte kendisine boyun eğdiklerini iddiâ etmesidir.Onun bu sözlerini dinleyen kimse zayıf akıllı ve temyîz kâbiliyeti olmayan birisi olduğunda, bunların gerçek olduğuna inanır ve kalbi buna bağlanır(aldanır). Böylece bu kimsede bir çeşit korku ve çekingenlik hâsıl olur. Korku meydana geldiğinde hissî kuvvetleri zayıflar, böylece de sihirbaz o zaman ona istediğini yapabilir. Bu işleri deneyen, ilim ehlinin durumlarını bilen kimse, işleri yaptırma ve sırları gizleme husûsunda kalbin bağlamasının pek büyük te’sîrleri olduğunu anlar.

Sihrin sekizinci çeşidi, şudur: Söz taşımak ve kışkırtmacılık gibi şeylere gayret etmek de, latîf ve gizli şeylerdendir. Bu, insanlar arasında yaygındır. İşte bütün bu saydıklarımız, sihrin kısımları, çeşitleri ve bölümleri hakkında söylenen sözlerdir. Allah celle celâlühû en iyisini bilir.”[1]

“Sihir” adlı yazı dizimizin devamı için tıklayınız

[1]Fahruddîn er-Râzi, et-Tefsîru’l-Kebîr, Bakara,102. âyetinin tefsîri (1/625), Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, ikinci baskı, 1417

Etiketler:, , , , ,