Özel Haber »

“Sünnilik Ve Şiilik Diye Bir Dinimiz Yoktur” Sözüne Dair İlmi Tahlil

Son günlerden çokça tartışılan “Bizim Sünnîlik diye bir dinimiz yoktur, Şia diye bir dinimiz yoktur, tek dinimiz İslâm’dır” sözünün ilmi ve tarihi açıdan tahlili.

Devamını Oku... »
Makaleler

İslam, İbadet Rehberi, Fıkıh, Akaid, Tefsir, Güncel Yorumlar

Reddiyeler

Batıl Fırkalar, Batıl İnançlar, Bidatlar, Güncel Reddiyeler, Dinler Arası Diyalog

Kültür – Tarih

İslam Tarihi, Osmanlı Tarihi, Padişahlar, Tarihi Arşiv belgeleri, Vesikalar, Mecmua nüshaları

Unutulmuş Sünnetler

Sünnetin Önemi, Günlük Sünnetler, Hilye-i Şerif, Siyer-i Nebi, Riyazü’s Salihin

Boykot Kelimeler

Uydurma, Yersiz, Manasız, Boykot Kelimeler

Anasayfa » Mahmudiyye Özel


Sihir IV – Sihir Diye Birşey Var mıdır?

Sihir IV – Sihir Diye Birşey Var mıdır?

Medresetul Mahmudiyye ekibine gelen yoğun suallerden dolayı başlattığımız “Sihir” başlıklı yazı dizimize devam ediyoruz… (Yazı dizimizin önceki

makalelerini görüntülemek için tıklayınız)

Bugünkü yazı dizimizde yine Ehli Sünnet ışığında sizleri bilgilendirmeye devam ediyoruz…

Sihir Diye Bir Şey Var mıdır?

Yazımızın en mühim mes’elesi işte bu mes’eledir.

Bu husûsu da birkaç noktada açıklığa kavuşturmak istiyoruz.

Bir: Sihrin çeşitlerinden birçoklarının hakîkatinin olmadığında ilim sâhiblerinin söz birliği vardır.

İki: Hârut ve Mârut kıssasında sözü edilen ve Buhârî ile Müslim’in rivâyet ettiği, Resûlüllâh sallellâhu aleyhi ve sellem’e yapılan sihrin ve türünün hakîkatinin olduğunda Mu’tezile’nin hilâfı (karşıt görüşü) vardır. Onlar, sihrin bütün türlerinin vehim ve hayâlden ibâret olduğunu iddiâ ederler. Akıllarına sığdıramadıklarından, sihrin hakîkatini ve buna dâir âyetleri neredeyse tahrîf mertebesinde te’vîl, hadîsleri de kökten inkâr ederler. Bu yaptıklarına dayanak ettikleri, onlara göre hüccet (kesin delîl) bize (Ehl-i Sünnet’e) göre ise şübhe ve vehimlerini, bu fakîre göre de sihirlerini inşâallâh ileride iptâl edeceğiz.

Üç: Hanefîlerden Cessâs, Şâfiilerden Ebû İshâk Esterâbâdi,[1] de Mu’tezile’nin görüşündedirler. Allâ­me Cessâs’ın bir takım mevzûlarda Mu’tezile’nin görüşlerinden te’sîrlendiği, hatta kimi âlimlerce Mu’tezile’den olmakla suçlandığı erbâbına malum­dur.

Dört: Cessâs’ın ve İbnu Hazm’ın dışında, hiçbir Ehl-i Sünnet âliminin eserinde ‘sihrin hakîkati yoktur, vehim ve hayâlden ibârettir’ sözüne rastlamadığımız gibi, aksine, Ehl-i Sünnet eserler, ‘sihrin hakîkati vardır’ sözüyle doludur.

Beş: Ehl-i Sünnet âlimlerinin, tefsîr, akâid ve hadîs şerhlerine dâir kitâblarından yüzlerce nakil yapmak mümkündür. Ayrıca kaynak vererek yazıyı uzatmaya gerek yoktur. Dileyen Şerh-i Mevâkıf, Şerh-i Makâsıd’a ve diğerlerine müracaat edebilir.

Altı: Muhterem Muhammed Ali es-Sâbûnî Ahkâm-ı Kur’an’ında her ne kadar, ‘Ehl-i Sünnet’in cumhûru, sihrin hakîkatinin ve te’sîrinin olduğu, Mu’tezile ve Ehl-i Sünnet’in bir kısmı da sihrin hakîkatinin olmadığı görüşündedir’ diyorsa da bu, yanlıştır. Zîrâ, Ehl-i Sünnetten Mu’tezile’ye yatkın bir takım görüşleriyle, ulemânın, Mu’tezile’den olmakla ithâm ettikleri bir Cessâs ile kim olduğu ve görüşünü nerede belirttiği kesin bilinmeyen, Esterâbâdi mi, Esterâbâzi mi, Şafiî mi, Hanefî mi, Ebû Bekir mi, Ebû İshak mı, yoksa Ebû Ca’fer mi olduğu kesinleşmeyen bir zâtın şazz görüşleriyle Ehl-i Sünnetin icmâ’ı ortadan kalkar mı, kalkmaz mı, bu mes’ele, icmâ’ mertebesinden cumhûr mertebesine düşer mi düşmez mi? Bunu, ilim ve insâf ehlinin takdîrlerine bırakıyoruz.

Bir tarafta, tefsîrde, usul-ı fıkıhta ve fıkıhta zirve olan Cessâs’ın diğer tarafta bir takım şazz görüşleriyle başka bid’at mezheblerine meyletmesi, onu sahasında neredeyse erişilmez olmaktan düşürmez. Bu nev’i ğarâbetlere ilim sâhibleri yabancı değildir. Zemahşerî’leri, İbnu Ebi’l-İzz’leri, görmüyor muyuz?..

Yedi: İbnu Cerîrler, Beğâvîler, Râzîler, Kurtubîler, Kadı Beydavîler ve Hâşiyeleri, İbnu Kesîrler, Nesefîler, Mazharîler, Âlûsîler ve diğerleri. Bütün Ehl-i Sünnet tefsîrleri, (Bakara:102) Âyetinin ve Felâk ve Nâs sûrelerinin tefsîrlerinde ‘sihrin hakîkati vardır’ derlerken, Mu’tezile ve onların kör taklitçileri ‘yoktur’ demişler de ne olmuş? Akîdede Mu’tezilî, mezhebdd de Şiî olan et-Tabersî, ‘sihrin hakîkati yoktur’ dese ne çıkar? Cessâs’ın Ahkâmu’l-Kur’ân’ı dışında hiçbir Ehl-i Sünnet tefsîrinden, ‘Sihrin hakîkati yoktur’ sözü nakledilemez. İşte yüzlerce tefsîr. Yeni câhillerin tefsîr ismiyle yazdıkları ‘tahrîfler’ ise ilim erbâbınca mühim değildir.

Şâfiilerden Ebû Bekr el-Esterâbâdi, Âlûsî ve Zafer Ahmet et-Tânevî’ye göre de Hanefîlerden Ebû Cafer el Esterâbâzîdir.

O’nun kendi görüşüne vasıtasız ulaşamadık; elimizdeki tabakât ve terâcim kitâblarında hakîkî hüvviyetini kesin olarak tesbit edemedik.

Sekiz: El-Mevâkıf’da ve Şerhu’l-Mevâkıf’da, sihrin hakikatinin ve te’sîrinin olduğunda Ümmetin icmâ’ının bulunduğu bildiriliyor.[2] Seyyid Şerif, aynı yerde Kitâb’ın, Sünnet’in ve icmâ’-ı Ümmet’in bunu gösterdiğini, Kaderiyye’nin (Mu’tezile’nin) Kitâb’a, Sünnet’e ve İcmâ’-ı Ümmet’e ters düştüklerini, Sahâbe asrından muhâlifler ortaya çıkana kadar, bu hususta söz birliği olduğunu söylüyor.[3]

Allâme Teftâzânî, Şerh-i Makâsıd[4] ve diğerleri kitâblarında sihrin hakîkatinin olduğunu kabûl ediyorlar.

Dokuz: Hadîs mecmû’aları ve onların şerhleri de, sihrin hakîkatinin olduğuna dâir sözlerle doludur. Ehl-i Sünnet’ten bir tane muhâlif gösterilemez. İleride de geleceği üzere, bu husûstaki karşı şazz görüşler, esâsen olağanüstülüklere mu’cize, kerâmet ve istidrâclara inanamamak hastalığından kaynaklanmaktadır.

Mu’cizeleri, fizîkî çerçevede ele alan pozitivist kafaların kronikleşmiş hastalıklarının tezâhüründen başka bir şey olmayan ibretlik bir manzara.

“Sihir” adlı yazı dizimizin devamı için tıklayınız

[1]Sözü edilen bu kişi, Kurtubî’ye göre Şafiilerden Ebû İshak Esterâbâdî, Kessâfu Istilâhâti’l-Fünûn sâhibi Tâneviye göre
[2]Adududdîn el-Îcî ve Seyyid Şerîf el-Cürcânî, el-Mevâkıf ve Şerhu’l-Mevâkıf (2/416-417)
[3]Adududdîn el-Îcî ve Seyyid Şerîf el-Cürcânî, Metnü ve Şerhu’l-Mevâkıf (2/417)
[4]Allâme Teftâzânî, Metnü ve Şerhu’l-Makâsıd (5/79-80-81)

Etiketler:, , , , ,