Özel Haber »

“Sünnilik Ve Şiilik Diye Bir Dinimiz Yoktur” Sözüne Dair İlmi Tahlil

Son günlerden çokça tartışılan “Bizim Sünnîlik diye bir dinimiz yoktur, Şia diye bir dinimiz yoktur, tek dinimiz İslâm’dır” sözünün ilmi ve tarihi açıdan tahlili.

Devamını Oku... »
Makaleler

İslam, İbadet Rehberi, Fıkıh, Akaid, Tefsir, Güncel Yorumlar

Reddiyeler

Batıl Fırkalar, Batıl İnançlar, Bidatlar, Güncel Reddiyeler, Dinler Arası Diyalog

Kültür – Tarih

İslam Tarihi, Osmanlı Tarihi, Padişahlar, Tarihi Arşiv belgeleri, Vesikalar, Mecmua nüshaları

Unutulmuş Sünnetler

Sünnetin Önemi, Günlük Sünnetler, Hilye-i Şerif, Siyer-i Nebi, Riyazü’s Salihin

Boykot Kelimeler

Uydurma, Yersiz, Manasız, Boykot Kelimeler

Anasayfa » Mahmudiyye Özel


Fethullah Hoca Ne Der De Yetki Alanı Cübbeli’den Ayrışır?

fethullah-gulenden-cubbeliye-imzali-iki-kitap-3018117 Aralık ve sonrasında yaşanan hadiseler hakkında değerlendirmelerini Yeni Şafak gazetesi ile paylaşan araştırmacı yazar Alev Alatlı, Fethullah Gülen hakkında “Bilge din adamı kimliğini kaybetti” derken belkide bir çoğumuzun aklında oluşan soruyu sordu;

Fethullah Hoca Ne Der De Yetki Alanı Cübbeli’den Ayrışır?

Yenişafak: Bu süreçte ‘cemaat’i nasıl görüyorsunuz?

Alatlı: Cemaat, masonik ölçülerde kapalı kutu. Ülküsünden başlayarak, örgütlenme biçimine, malî kaynaklarına kadar söylentiden öte hiçbir şey bilmiyoruz. Fethullah Hocaefendi ne der de, yetki alanı, örneğin, bir rahmetli Muzaffer (Ozak) Hoca’dan ya da ne bileyim Cübbeli‘den ayrışır? Ancak, kimliğimiz icabı, Türk İslam davasına hizmet eden bir harekete saygı duyar, içten içe de olsa, destek veririz. Hatta, Türk dilinin deniz aşırı ülkelere taşındığını görmenin saklı bir gururu, Lozan‘da bile tümüyle kurtulamadığımız misyoner okullarının rövanşının alınıyor olması gibi bir izlenimin inceden keyfi, hizmet erlerine duyulan samimi takdir de vardır. Ancak, tümüyle Allah rızası için girişildiğini kabul ettiğimiz bu hareketin bizim bildiğimiz İslami kurallara riayet etmeyebildiğini hissettiğimiz durumda, işkillenmemiz var. Teyakkuza geçmemiz var.

İşkilleniyorsunuz!

Yenişafak: Mesela? Nedir sizi teyakkuza geçiren?

Alatlı: Mesela, Türkmenistan Devlet Başkanı müteveffa Saparmurat Türkmenbaşı’nın ‘Ruhnâme’ adlı kitabına Kur’an-ı Kerim muamelesi yapanlara Hocaefendi tarafından “One munite!” çekilmediğini gördüğünüzde duralıyorsunuz. Müteveffanın TV’de ‘Kim ki Ruhnâme’yi üç kez hatmeder; dosdoğru cennete vasıl olur’ mealindeki hezeyanına, Türk okullarına sahip çıkıyor diye bigane kalındığında, yok sayıldığında, işkilleniyorsunuz.

Fethullah Hoca Kasetlerden Bahsetti!

Yenişafak: Sadece Ruhnâme mi?

Alatlı: Ruhnâme aklıma gelen ilk örnek. Ruhnâme ile başveren çatlak, farzımuhal, “Müslümanların ayıplarını (ve gizli şeylerini) araştırmayın” buyuran ayeti, efendim, “Birbirinizin özel ve mahrem hayatını araştırmayın” mealindeki hadisi ıskalayarak büyür. Nitekim, Fethullah Hoca’nın bizzat kendisi huzuruna gönderilen kasetlerden bahsedebilmiştir. Meğer ki, Türkiye’yi darülharp sayıyor olsun, bir dini cemaat mensubunun diğer bir Müslüman’ın ayıbını, bırakın örtmeyi, kasede kaydetmesi, yetmedi, afişe etmeyi aklından geçirmesi bile bencileyin muhafazakâr tipleri rencide eder, hatta terörize eder. O kasete dokunanın eli yanar sanırsınız ama anlaşılan öyle değil. Daha onlarca örnek verilebilir. Sonunda çatlak büyümüş, yarığa dönüşmüştür.

Fethullah Hoca Din Adamı Kimliğini Kaybetti!

Yenişafak: Peki sizce cemaat bu süreçte kayıp mı etti? Ya da “ne kaybetti” diye sorsam…

Alatlı: Cemaat, Allah rızası için kalkışılan hayırhah bir hareket vasfını yitirirken, Fethullah Hoca bilge bir mürşid olmak niteliğini kaybetti. Bilge din adamı kimliğini kaybetti. Bundan sonra atabileceği bence en makul ve saygın adım, cübbeyi çıkarıp aleni siyasete soyunması, kendi siyasi partisini kurması olur. Müridleri anlatıldığı kadar mebzul ve örgütlü ise, başarı şansı da yüksek olacaktır. Böyle bir girişim ellerini de rahatlatacak, muhafazakarların eleştirilerini de bertaraf edebilecektir. Din adamında kabul edilemez olan, dünyevi siyasette makul görülür çünkü.

Lanet Seansı!

Yenişafak: Dünyada daha ılımlı bir İslam modelinin temsilcisi olarak bilinen cemaat neden bu algısını feda etti?

Alatlı: Önce, şu “ılımlı İslam” kavramına açıklık getirelim. Benim ılımlı İslam’dan anladığım, Batı ile iyi geçinen İslam değildir. Olsa olsa, Allah’ın güzel isimleri arasında mesela ‘Kahhar’ı ve ‘Müntakim’i değil de ‘Rahman’ı, ‘Rahim’i öne çıkaran, iyiliği, güzelliği, şefkati vurgulayan, yani Yunus Emre referanslı Anadolu İslamı olur. Cemaatin kapalı kapıları ardında ne olduğunu bilemem. Fakat ne yazık ki, o meşhur lanet seansı, geçiştirilebilecek gibi değildir.

Kanım Dondu!

Yenişafak: Bir din adamının dua etmesi kadar beddua etmesi de normal görülemez mi? O sahne sizde nasıl bir duygu uyandırdı?

Alatlı: Kanım dondu. Ve hayır, eğer Müslüman bir din adamından bahsediyorsak, beddua etmesi ve vokaldeki amin sesleri normal görülemez. Dahası, Risale-i Nur‘da, Yezid’e bile lanet getirmenin uygun görülmediği söylendiği için daha da korkutucu. Bizim -bizim derken, amatör Müslümanların- anlayışında, her şerde hayır inancı hakimdir. Konjonktürel kötülüğü Allah’a havale edersiniz. Ancak lanet yağdıran din adamlarını normal göremeyiz. Bir de bakın, benim akran ve/veya ekürime dini inançları istismar eden sahtekâr hocalara karşı teyakkuz öğretilmiştir. İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin kurucusu Sait Molla tipolojisinin istikrahıyla büyümüş olduğumuz bir gerçektir. O yıllarda İngiliz Yüksek Komiserliği’nde üniforma ile dolanan Papaz Frew diye bir ajan vardı. Frew, Sait Molla’yı 300 lira maaşa bağlamış, zamanın Adalet Bakanlığına müsteşar tayin ettirmişti. Bir de şurayı devlet azası yapmıştı ki hayır kurumu kisvesi altında İngiliz himayesinin bayraktarlığını yürütebilsin. Sait Molla figürünün günümüzdeki telmihini düşünebiliyor musunuz?

İmajı Derin Yara Aldı!

Yenişafak: Çağdaş örnekler var mı?

Alatlı: Bu tipolojinin güncel örneklerine hiç girmeyelim de asabımız daha fazla bozulmasın. Bunların batı dünyasındaki karşılıkları: Evangelistler, Yehova Şahitleri, ağızlarını nefret ve lanete açan Hellfire, Brimstone vaizleri. Lanet seansının bende uyandırdığı duygu: şok! Bütün bu imajların beynime üşüşmesi ve şok. Yo, hayır. Bu topraklarda görmek isteyeceğim, kabul edebileceğim bir sahne değildir bu. Bizim bağlandığımız İslam’ın ruhunu muazzep eden bir duruştur. Kabul edilemez. Bir de üstüne amin çekilmesi. “Dervişin fikri neyse zikri de odur” düsturu belleğimize kazınmışken, karşı tavır almamamız mümkün değil. Uzun sözün kısası, cemaatin imajı maalesef derin bir yara almış, Mr. Murphy bir kez daha doğrulanmıştır. Bir yerde bir çatlak varsa o çatlak ille de büyür.

Aldatıldım

Yenişafak: Cemaat bir siyasi parti kursa oy verir misiniz?

Alatlı: Hayır. Açıklayacağı programına sempati duysam dahi, şahsen benim elim oy vermeye gitmez, çünkü bireysel olarak aldatılmışlık duygusu ile mâlulüm. Ve çok müteesirim, çünkü Fethullah Hoca’nın şahsında bilge Müslüman figürü olabilecek olan bir otoriteyi yitirdiğimi hissediyorum. Şu kadarcık tarih bilgim varsa, medeniyetlerin taşıyıcı unsurlarının, yani dini yada dünyevi otoritelerin, yüzsuyu hürmetine ayakta kaldıklarını bilirim. 21. Yüzyıl’da bir Selahattin Eyyubi‘nin çıkmasını beklemek hayaldir elbet. Ama İslam’ın sulh temelli söylemlerinin hayata geçirildiğini görmek istemek şöyle dursun, hele de sosyalist ideallerin aşındığı bir dünyanın İslam’ın sesine ihtiyacı olduğunu hissederim.

Etiketler:, , , , ,