Özel Haber »

“Sünnilik Ve Şiilik Diye Bir Dinimiz Yoktur” Sözüne Dair İlmi Tahlil

Son günlerden çokça tartışılan “Bizim Sünnîlik diye bir dinimiz yoktur, Şia diye bir dinimiz yoktur, tek dinimiz İslâm’dır” sözünün ilmi ve tarihi açıdan tahlili.

Devamını Oku... »
Makaleler

İslam, İbadet Rehberi, Fıkıh, Akaid, Tefsir, Güncel Yorumlar

Reddiyeler

Batıl Fırkalar, Batıl İnançlar, Bidatlar, Güncel Reddiyeler, Dinler Arası Diyalog

Kültür – Tarih

İslam Tarihi, Osmanlı Tarihi, Padişahlar, Tarihi Arşiv belgeleri, Vesikalar, Mecmua nüshaları

Unutulmuş Sünnetler

Sünnetin Önemi, Günlük Sünnetler, Hilye-i Şerif, Siyer-i Nebi, Riyazü’s Salihin

Boykot Kelimeler

Uydurma, Yersiz, Manasız, Boykot Kelimeler

Anasayfa » Genel, Makaleler


Uyku Deyip Geçmeyin!

Uyku Deyip Geçmeyin!

Bütün Hamdler “O (Allâh) , geceyi sizin için (örtünecek) bir elbise, uykuyu bir dinlenme, gündüzü de kalkıp çalışma zamanı yapmıştır.”[1] Buyuran Allahü Teala (Celle Celalühü) Hazretlerine, Salat ve Selam ise  “Ümmetim için en çok korktuğum şey, göbek büyüklüğü, uykuya devam, tembellik ve iman zayıflığıdır” [2] buyuran Muhbiri Sadık (Aleyhissalatü ve’s Selam) Efendimiz’in ve kıymetli ali ve ashabının üzerine olsun.

Bundan sonra…

Bir evvelki “çocuğum neden erken uyumak istemiyor” adlı yazımızda dile getirdiğimiz üzere, ebeveynler çocukları ile birlikte aynı vakitte uyumaz iseler, çocuk o uyuduktan sonra onsuz geçirilecek vakitleri hesap ederek uyumak istememesi, yaşayacağı heyecanı kaçırmaktan korkması aynı zamanda istenmediği duygusuna kapılması ve bu öz güvenini yitirmiş bir çocuk yetişmesine sebep olması meselesine değinmiştik. Ayrıca ebeveynlerin çocukları ile aynı vakitte uyumasına teşvik babında, geç uyumayı genel olarak alışkanlık haline getirmiş toplumumuz için faydası olabilmesi düşüncesi ile erken uyumanın bizler içinde ne kadar öneme haiz olduğunu anlatmayı tasavvur ederek ve bir sonraki yazımız hakkında bazı cevabını alacağımız sualler sunmuştuk. (Yazıyı görüntülemek için tıklayınız) Bu yazımız da bu suallere cevap vermek sureti ile devam ediyoruz…

Evvela hep birlikte maziyi bir hatırlayalım…

Yatsı namazını eda ettikten sonra akabinde hemen uyuyan ve seher vaktinde uyanan, “eski topraklar” diye yad ettiğimiz dedelerimiz ve ninelerimizi hatırlayalım…

Ne kadarda güçlü, dinç ve sıhhatli idiler öyle değil mi?

Hepimiz erken yatıp, seher vakti uyanan ve ilerleyen yaşlarına rağmen uzun yolları üşenmeden yürüyen dedelerimizi, çamaşırı, bulaşığı ellerinde yıkayıp, evlerini çalı süpürgesi ile süpüren, besi hayvanlarının bakımlarını yapan sonra tarla, bağ, bahçe işleri ile akşamlayan ninelerimizi hatırladınız değil mi?

Kısaca eski toprak diye tabir ettiğimiz bir kadının yaptığı işi, günümüzde birkaç erkek yapamaz durumda olmasının nedeni nedir?

Daha da eskilere gidelim; Sahabe-i Güzin Efendilerimiz… O eşsiz Peygamber sofrasında manevi gıdalarını almış nadide sultanlar… Hani hep anlatılır ya, Sahabe Efendilerimiz henüz yatsı cemaatinden dönerken cübbesinin iliklerini yolda açarlarmış diye… Peki bunun sebebi neydi?

Şöyle ki, Onlar Teheccüt ehli insanlardı. Ve onlar evlerine vardıklarında, ilikleri açma kadar kısa bir vakti bile vücudun hakkına girme olarak gören insanlardı. Zira Vücutlarının kendilerin de hakkı vardı ve onlar bunun farkındaydı.

Binaenaleyh vücut ruhu barındıran bir evdir. Vücut evi ne kadar sağlam olursa, ruh o kadar rahat yaşar. Vücudun üzerimizde maddi ve manevi hakkı vardır. Bu hakların maddi olanı; yeterli ve sağlıklı bir yiyecek içecek ve uyku ihtiyacı vücuda vermektir. Manevi hakkı iseİslam’a uygun kıyafet ile örtünmektir.

Meselemiz ile alakalı Asrın Müceddidi Mahmud Efendi Hazretleri (Kuddise Sirruhu) bir sohbetinde cemaatin ruh ve vücut arasında ki ehemmiyet hakkında “Önemli olan ruhtur” denilmesi üzerine Asrın Müceddidi; “Ruh bedene girmiştir, beden olmadan ruh da olmuyor ki!” buyurmuştur.

Önemli olan az uyumak değil midir? Neden ısrarla erken uyumaya dikkat çekiyorsunuz?

Zira yukarıda da dile getirdiğimiz üzere, erken uyuyan erken kalkacak ve namazını da kazaya bırakmamış olacaktır.

Ayrıca Muhbiri Sadık Efendimiz aleyhissalatü vesselam şöyle buyurmuşlardır ““Sabah uykusu, rızka manidir “ [3]

Bugün etrafımıza baktığımızda ciddi bir bereketsizlik gözlenmekte. Her mevzuda olması gerektiği gibi bunda da çözümü İslam’da aramak gerekmektedir. Zira günümüz bilim dünyası da bizi doğrulamaktadır.

Tıp dünyasında tavuklar ve baykuşlar diye iki genetik uyku tabiri bulunmaktadır. Tavuklar erken yatıp erken kalkan gruba, baykuşlar ise gece yatmak bilmeyen sabah da uyanamayanlara denir.

Mevlana Hazretleri’ne seher vakti uykusu sorulduğunda cevabı şöyle olmuştur; Sabaha karşı seher vakti bereket vaktidir. Bu bereket vaktinde koyunlar asla uyumaz, hep uyanık olurlar. Köpekler ise hiç uyanık olmaz hep uykuya dalar, gaflette olurlar. Onun için koyun nesli seherin bereketine nail olur (ve sürüler halinde olurlar), köpekler ise bereketsizliğine maruz kalırlar.

Sabah güneş doğarken bereket yağdığını bilen Yahudiler o vakitte evlerinin ve dükkanlarının kapılarını açarlar.

A.B.D.’de 1993 yılında yapılan bir araştırmaya göre; sadece düzensiz uykunun A.B.D. ekonomisine 1993 yılı kurlarıyla verdiği zarar 360 trilyon lira şeklinde tespit edilmiştir.

Uyku beynin dinlenme vakti sanılmamalıdır. Uyku, beynimizin, vücudun dinlenme ve tamir işiyle meşgul olduğu vakittir. Beynin elektriksel yapısı üzerinde yapılan araştırmalar, zihnimizin uyku esnasında en az uyanık dönemde olduğu kadar yoğun çalıştığını göstermiştir. Şu kadar var ki; gece ve gündüz yapılan işler farklıdır…

Uykunun sağlıklı olabilmesi ve kişinin yeterince dinlenebilmesi için mutlaka sabah erkenden kalkması gerekmektedir. Araştırmalar sabah uyandıktan sonra tekrar uyuma yoluyla gece boyu yapılan tamiratın tekrar tahrip edildiğini göstermiştir. Sabah uyandıktan sonra tekrar uyuma isteği alışkanlıktan ve tembellikten kaynaklanır. Bu alışkanlığı yenen kişi en fazla 10 gün içinde büyük bir dinçlik gözlemleyecektir.

Muhbiri Sadık Efendimiz (Aleyhissalatü ve’s Selam) günün erken vaktindeki uykunun aklı azalttığını, insanı tembelleştirdiğini, rızıkta bereketsizliğe neden olduğunu söylemektedir.

Geç uyanmanın zihin ve vücut da tahribata neden olduğu bilimsel araştırmalarla kesin olarak tesbit edilmiştir.

Yunus Emre Hazretleri ne güzel demiş; “Yatma seherde uğrarsın derde, söyle Elhamdülillah her yerde”

Peki erken uyumak ve erken kalkmak için ne yapmalıyım?

1-     Erken uyuma ve erken kalkma sistemine birden geçiş yapmamalıyız. Alışkanlığımızı birden değiştirmek ağır gelebilir ve başarılı olamayabiliriz. Bu sebeple her gün uykumuzu 15’er dakika öne alabilir ve 15’er dakika erken kalkabiliriz..

2-     Akşam yatış saatinden 2-4 saat önce yemek yenmiş olması, zira yemeği erken yemek hem uyku kalitesini artırır, hem de daha çabuk uyumaya yardımcı olur.

3-     Yatmamıza 1-2 saat kala su içmeyi bırakmalıyız. Aksi takdirde gece lavabo ihtiyacı için uyku bölmek zorunda kalabiliriz.

4-     Bazı rahatsızlıklardan dolayı uyumakta zorlananlar, kendilerini sersemleştiren uyku hapı yerine kedi otu çayı içmeyi tercih edebilirler.

5-     Yattığımız oda mümkün olduğunca karanlık olmalıdır.

6-     Uyanmak için kurduğumuz alarmı, yattığımız yere uzak biraz uzak bir yere yerleştirmeliyiz. Böylece alarmı kapatmak için yatağımızdan kalkmış olacağız.

7-     Sünneti nebeviye usulü sağ tarafa yatmamız gerekmektedir, zira sağ tarafa yatılması durumunda, sağ burun deliği tıkanır, sol burun deliği açılır. Sol burundan yapılan nefes alma ile sağ beyin yarım küresinin çalışması artar. Sağ beyin yarım küresinin uyarılması ise, parasempatik sinir sistemimizin faaliyetlerini artırmasına, kalp hızının yavaşlamasına, tansiyonun düşmesine ve mide-bağırsak faaliyetlerinin yavaşlamasına neden olur. Dolayısıyla kalp daha az yorulur, uykuya dalmak daha kolaylaşır. Bu da dinlenmenin daha iyi olmasına olanak sağlar.

Sol tarafa yatılması halinde ise sol burun deliğinin tıkanması ile birlikte sağ burun deliğinden nefes alınması, sempatik sinir sisteminin faaliyetlerinde artışa yol açar. Bu durumda kişi heyecanlanmış gibi olur ve kalp atışlarındaki hızlanma ile kalp daha da yorulur. Uykuya dalma zorlaşır ve sol taraf üzerine uyurken vücut daha çok yıpranır.

Yüzüstü yatmak zaten uzun süre mümkün olmadığı gibi, kalp, akciğerler ve mide bu durumda baskı altında kalır. Ciğerlerimiz ve midemiz sıkışıp rahatsızlık verebilir.

Sırtüstü yatış pozisyonunda ise vücudun dinlendirici bir uykuya geçmesine ve dinlenmesine engel olabilir. Çünkü bu yatış şeklinde gündüz olduğu gibi iki burun açık olacak ve parasempatik sistem uyarılmayacaktır. Ayrıca sırtüstü yatılması durumunda mide ve bağırsakların fonksiyonlarını gerçekleştirmesi biraz daha zorlaşacaktır.

Son olarak tavsiyemiz, gelin ömrümüzün çoğunu uyuyarak geçirmeyip, uyanık olalım…

Dipnotlar

[1] el-Furkân 25/47

[2] Deylemi

[3] Beyhaki