Özel Haber »

“Sünnilik Ve Şiilik Diye Bir Dinimiz Yoktur” Sözüne Dair İlmi Tahlil

Son günlerden çokça tartışılan “Bizim Sünnîlik diye bir dinimiz yoktur, Şia diye bir dinimiz yoktur, tek dinimiz İslâm’dır” sözünün ilmi ve tarihi açıdan tahlili.

Devamını Oku... »
Makaleler

İslam, İbadet Rehberi, Fıkıh, Akaid, Tefsir, Güncel Yorumlar

Reddiyeler

Batıl Fırkalar, Batıl İnançlar, Bidatlar, Güncel Reddiyeler, Dinler Arası Diyalog

Kültür – Tarih

İslam Tarihi, Osmanlı Tarihi, Padişahlar, Tarihi Arşiv belgeleri, Vesikalar, Mecmua nüshaları

Unutulmuş Sünnetler

Sünnetin Önemi, Günlük Sünnetler, Hilye-i Şerif, Siyer-i Nebi, Riyazü’s Salihin

Boykot Kelimeler

Uydurma, Yersiz, Manasız, Boykot Kelimeler

Anasayfa » Kültür - Tarih, Reddiyeler


Mustafa Kemal Şeriat istedi mi? Kuran-ı Kerim’i Anayasa İlan Etti mi?

Anayasa tartışmalarının yoğun bir şekilde yaşandığı şu günlerde, Mustafa Kemal Paşa’nın, anayasayla ilgili sözleri yeniden akıllara geldi. Mustafa Kemal’in beyanlarına geçmeden önce Şeriat’in ne olduğunu kısaca izah edelim. Şeriat; Arapça kökenli bir kelime olup; “yol; mezhep; metod; âdet; insanı bir ırmağa, su içilecek bir kaynağa ulaştıran yol” anlamına gelir. Istılahta ise ; “Kur’anı Kerim’in ve Peygamberimiz Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnetlerini ana yasa kabul eden İslam Hukukudur. Bu izahtan sonra meselemize geri dönelim;

Tarih 7 Şubat 1923, yani cumhuriyetin ilanından sadece 7 ay önce söylediği sözler, bugünler için hayli radikal ve inanılır gibi değil.

Mustafa Kemal, bu radikal sözleri bir camide dahası bir hutbede söylüyor. Mustafa Kemal, Balıkesir Zağnospaşa Camii’nde çıkıyor ve hutbe okuyor. “Ey millet, Allah birdir. Şanı büyüktür.” ifadesiyle başladığı hutbesinde, sözü Kanun-i Esasi’ye yani Anayasa’ya getiriyor. Mustafa Kemal, bugün hiçbir liderin değil ifade etmesi, aklından bile geçiremeyeceği o cesur cümleyi telaffuz ediyor.

“Kanun-u Esâsîsi, cümlemizce malûdur ki, Kur’anı azümişşan’daki nusustur.”

Evet, hutbe içerisinde “Kanun-i Esâsî, cümlenizce malumdur ki Kur’an-ı Azîmüşşan’daki nusustur (“husus” değil)” yani (Anayasa, hepiniz biliyorsunuz ki, şanı yüce Kur’an’da yazılı olanlardır) anlamına gelen ifadeyi kullanıyor.

Bugün söylense adamın başına iş açacak cümleler bunlar aslında. Lakin o söylüyor.

Bu hutbedeki ifade ise Eşref Edip ve Mehmet Âkif Ersoy‘un birlikte çıkardıkları İslamcı hareketin ilk ve en önemli gazetelerinden Sebilürreşad’ın Kasım 1964 tarihli sayısında çizgiyle neşrediliyor;

dergi

Bununla da kalmıyor, bugün dünya, ülke işlerinin konuşulmasının yasaklandığı ve sadece namaza tahsis edilen camilerin konumuyla ilgili de çarpıcı ifade kullanıyor;

“Arkadaşlar; Cenab-ı Peygamber mesaisinde iki dâra, iki hâneye mâlik bulunuyordu. Kendi husûsi işlerini kendi evinde görür, âmmenin, ümmetin hizmetini de Allah’ın evi olan câmi-i şerîf’te ru’yet eylerdi. Biz de hazret-i peygamber’in usûlüne ikdida ederek, milletimize teallük eden husus için şu Beytullah’ta toplandık”

Bir adım daha atıyor M. Kemal;

“Efendiler, câmiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Her şeyden evvel itâat ve inkıyâd-ı tâmme ile ibâdet, din ve dünya için neler yapılması lâzım geldiğini düşünmek için yapılmıştır. Millet işlerinde her ferd başlı başına bir hizmet ifa etmelidir.”

Etiketler:, , , ,