Özel Haber »

“Sünnilik Ve Şiilik Diye Bir Dinimiz Yoktur” Sözüne Dair İlmi Tahlil

Son günlerden çokça tartışılan “Bizim Sünnîlik diye bir dinimiz yoktur, Şia diye bir dinimiz yoktur, tek dinimiz İslâm’dır” sözünün ilmi ve tarihi açıdan tahlili.

Devamını Oku... »
Makaleler

İslam, İbadet Rehberi, Fıkıh, Akaid, Tefsir, Güncel Yorumlar

Reddiyeler

Batıl Fırkalar, Batıl İnançlar, Bidatlar, Güncel Reddiyeler, Dinler Arası Diyalog

Kültür – Tarih

İslam Tarihi, Osmanlı Tarihi, Padişahlar, Tarihi Arşiv belgeleri, Vesikalar, Mecmua nüshaları

Unutulmuş Sünnetler

Sünnetin Önemi, Günlük Sünnetler, Hilye-i Şerif, Siyer-i Nebi, Riyazü’s Salihin

Boykot Kelimeler

Uydurma, Yersiz, Manasız, Boykot Kelimeler

Anasayfa » Mahmudiyye Özel


Receb-i Şerif Ayı Hakkında Merak Edilenler!

252164_166885443375132_125984467465230_428959_8171879_n

Receb ayı Hicrî ayların yedincisi ve Ramazan’dan iki ay öncesidir. Fazileti bakımından ayrı bir yeri vardır. Regaib ve Miraç gibi mübarek geceleri içinde bulundurması faziletini daha da arttırmaktadır. Ayrıca, Kur’ân’da haram ayları olarak geçen dört aydan birisi olması, Müslüman kalplerdeki yerini bir kat daha daha arttırmıştır.

Enes b. Malik (R.A.) den rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:

“Receb ALLAH Teâlâ’nın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır,”1 buyurmuşlardır.

Hadis-i şerifte Recep ayı için: “ALLAH Teâlâ’nın ayı” denilmesi, bu ayın şerefine işaret içindir. Aslında bütün aylar, bütün yıllar, bütün zamanlar, bütün mekânlar, bütün varlıklar, bütün insanlar, cümle eşya her şey ALLAH Teâlâ’nındır. Ama her şey ALLAH Teâlâ’nın iken, “Recep ALLAH Teâlâ’nın ayıdır” demekten maksat ne? Bundan maksat, “Recep ayında ALLAH Teâlâ Hazretleri, kulları çok afv ü mağfiret ediyor; kulları çok affettiği, tövbe eden kullarını çok bağışladığı bir aydır.” demek oluyor.

Receb ALLAH Teâlâ’nın ayıdır. Günahları bağışlar, Receb kelimesinin “Re” harfi, ALLAH Teâlâ’nın rahmetine; “Cim” harfi, ALLAH Teâlâ’nın cömertliğine; “Be” harfi, ALLAH Teâlâ’nın birr u ihsanına delalet eder. ALLAH Teâlâ Receb ayında, başından sonuna kadar kullarına üç şekilde izzet ve ikramda bulunur. Bunlardan birisi, az emekle bol rahmet ve bereket; ikincisi, cömertlikte sınırsızlık, yani bu aya hürmet eden kullarına bol bol vermesi demektir. Üçüncüsü, cefasız birr u ihsandır ki, iyilik üzerine iyilik, yardım üzerine yardım, bağışlama üzerine bağışlamadır.”2

O bakımdan ALLAH Teâlâ’nın kullarına tövbe kapısını, affetme, mağfiret eyleme kapısını açmış olduğu bir ayın kapısından geçmiş oluyoruz. Demek ki, Receb ayında tövbe edeceğiz, ALLAH Teâlâ’nın affını, mağfiretini isteyeceğiz.

Enes b. Malik (R.A.) den rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, Receb ayına girdiği zaman:
اَللَّهُمَّ بَارِكْ لَنَا فِي رَجَبَ وَشَعْبَانَ وَبَلِّغْنَا رَمَضَانَ

“ALLAHümme bârik lenâ fî Recebe ve Şaban ve belliğnâ Ramazan. = Ey ALLAH’ım! Receb ve Şaban ayını bize mübarek kıl. Ve bizi Ramazana ulaştır.” diye dua ederlerdi.3

Receb tövbe ayıdır, kullar tövbe eder. ALLAH da Receb ayında kullarının tövbesini kabul eder. Onları affeder, günahlarını bağışlar, amel defteri bembeyaz olur.

Şu istiğfar duasını Receb ayında yedi kere okuyan kimsenin günahlarının affolacağı dua kitaplarında yazılıdır.

“Estağfirullâhe’l-Azîme’llezî la ilahe illâ hû el-Hay-yü’1-Kayyûmu ve etûbü ileyh. Tevbete abdin zâlimin li-nefsihî lâ-yemlikü li-nefsihî mevten velâ hayâten velâ nüşûrâ.”

“Hayat sahibi olan, her şeyi idare edip ayakta tutan, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tan mağfiret dilerim. Kendi nefsine zulmetmiş kulun tevbesi gibi Ona tevbe ederim. Öyle bir kul ki, kendi nefsi adına ne ölüme, ne hayata ve ne de tekrar dirilmeye sahip değildir.”

Receb ayının Peygamberler tarihinde ayrı bir yeri vardır. Meselâ, Nuh Aleyhisselâm ve kavmi Receb ayında gemiye binmiş ve tufandan kurtulmuşlardır.
Receb’e, “recm ayı” da denir. Buna göre, müminlerin eziyet ve zahmet vermemesi için şeytanlar bu ayda taşlanır, kovulup uzaklaştırılır.

Receb ayı, gerek İslam’dan önce gerekse İslam’dan sonra mukaddes bilinen bir aydır. İslam dini gelmeden önce, bu ay girer girmez, Arap kabileleri arasında harp etmek, baskın ve çapulculuk yapmak yasaklanır, herkes kendisini bu ayda güven içinde hissederdi. Çünkü müşrik de olsalar, inanç ve yaşantılarında “Hak Din”den kalıntılar vardı. Haram aylara hürmet, Kâbe’yi tavaf etmek ve hac yapmak gibi… Tabii bütün bunlar da tahrif edilerek, aslından uzaklaştırarak yapıyorlardı. Aslında bütün batıl dinler, hep “Hak Din”den uzaklaşma neticesinde oluşmuşlardır. Hiçbir batıl din, birileri tarafından kurulmamıştır. Bu bakımdan dinimizi, olduğu gibi dosdoğru öğrenmek ve yaşamak mecburiyetindeyiz. İslam geldikten sonra da, bu aya olan hürmet devam ettirildi. Bu ay Regaib ve Miraç gibi mübarek geceler ve ilâhî tecellilerle şereflendirildi.

Receb, tazim ve saygı anlamına gelir. İslâm öncesi Araplar Receb ayına ayrı bir önem verirler, saygı gösterir ve şanını yüceltirlerdi. Receb ayı gelince kılıçlar kınına sokulur, oklar torbalarına yerleştirilir, derin ve kanlı husumetlerin üzerine geçici de olsa bir sükûnet örtüsü çekilirdi. Artık o gürültülü ve korkunç çöller tatlı bir huzurun baharına dalar, her taraf bir güven ve selâmet sahasına dönerdi. Öyle ki, bu ayda bir kimse babasının katiline rastlasa bile başını kaldırıp kaşına bakmazdı. Bu aya “sağır ay” denilmesi de sükûnet mevsimi olmasındandır.

Receb ayına sağır denmesinin bir başka anlamı da şöyle ifade edilir: Bu ayın bereketi hürmetine, bu ayda işlenen günah ve hataları manen bu ay duymamakta, müminlerin sadece ibadet ve sevaplarına şahitlik etmektedir. Böylece Cenab-ı Hak mü’min kullarının bu ayda işlemiş oldukları günahları bağışlamaktadır.

Recep Ayında Kılınacak Nafile Namaz

Selman-ı Farisî (R.A.) den rivayet edilen bir hadis-i şerifte: Receb ayında; on rekât ayın başında, on rekât ayın ortasında ve on rekât da ayın sonunda olmak üzere toplam otuz rekât nafile namaz kılmanın faziletinden bahsedilmektedir.

Her rekatta fatiha okunduktan sonra üç kere ihlas suresi okunur, ihlası okuduktan sonra da üç kere de Kâfirun suresi okunur.

Bu namazın kılınma zamanı nafile namazların kılınacağı vakitlerdir. Belli bir vakti yoktur.

Bu namaz günahların bağışlanmasına vesile olur ve bir sene oruç tutmuş gibi sevaba nail eder. Ve farz olan namazları devamlı kılmaya yardım eder. Bu namaz mü’mini müşrik ve münafıktan ayırmaya alâmettir. Bu namazı kılanlar ile Cehennem arasında yetmiş hendek hâsıl olur, her hendeğin arası yer ile gök arası kadardır… buyrulmuştur.4

Receb Ayında Oruç Tutmak

Abdullah b. Abbas (R.A.): Receb ayında Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin: “Bu, artık orucu bırakmaz” deyinceye kadar çok oruç tuttuğunu, bazen de, “Bu artık oruç tutmaz” deyinceye kadar orucu terk ettiğini5,  haber vermiştir. Bundan anlaşılıyor ki Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, Receb ayında diğer aylara nazaran daha çok oruç tutmuştur.

Yukarıdaki hadis-i şeriften anlaşıldığı üzere Recep ayında oruç tutmak pek faziletlidir. Çünkü Resulullah (S.A.V.) Efendimiz bu ayda oruç tutmuştur. Bazı yıllarda tamamına yakınını oruçlu geçirmiş, bazı yıllarda da az bir kısmını oruçlu geçirmiştir.

Ayrıca, Mucibe el-Bahiliyye’nin babası veya amcasından rivayete göre, Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, mübarek üç parmağını yumup açarak işaret edip:

Haram, hürmet gösterilmesi gerekli olan aylardan bu kadar, yani üç gün oruç tut ve terk et6, buyurmuşlardır. Görülüyor ki Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz haram aylarda oruç tutmayı teşvik etmişlerdir. Receb ayı da, o haram aylardan birisidir. Diğer haram aylar: Zilkade, Zilhicce ve Muharrem aylarıdır.

Receb ayında devamlı olarak bir ay boyu oruç tutmanın uygun görülmeyişinin sebebi, Receb ve Şaban aylarının Ramazan ayına benzemesinden kaçınılmasıdır. Çünkü hiç kesintisiz bir ay boyunca oruç tutmak sadece Ramazan ayına mahsustur. Hatta Receb ayında bir ay süresince oruç tutmanın mendup bile olmadığını söyleyen bazı müçtehidler, Ramazan ayına benzememesi için diğer aylardan farklı olarak Receb ayında devamlı bir ay boyu oruç tutmayı mekruh görmüşlerdir.

Receb ayına “mutahhar” denmesinin sebebi, bu ayı oruçlu geçirenlerin günah ve hatalarından temizlenip paklanmasıdır.

dipnot

(1) Deylemi, Firdevs, No:3276; 2/275
(2) Abdulkadir Geylani, Gunyetu’t-Talibin, 229
(3) Taberani, el-Mucemu’l-Evsat, No:3951; 4/558, Beyhaki, Şuabu’l-Îman, Sıyam:23, No:3815; 3/375
(4) Abdulkadir Geylani, a.g.e. Sh:229-238
(5) Müslim, Sıyam:179; Ebû Dâvud, Sıyam:56, İbn-i Mâce, Sıyam:30; Nesâi; Sıyam:34-70; Dârimi, Savm:33; A.b.Hanbel, 1/227, 231, 341, 301, 321, 326, 3/104, 179, 230
(6) Ebû Dâvud, Sıyam:55

Etiketler:, ,