Özel Haber »

“Sünnilik Ve Şiilik Diye Bir Dinimiz Yoktur” Sözüne Dair İlmi Tahlil

Son günlerden çokça tartışılan “Bizim Sünnîlik diye bir dinimiz yoktur, Şia diye bir dinimiz yoktur, tek dinimiz İslâm’dır” sözünün ilmi ve tarihi açıdan tahlili.

Devamını Oku... »
Makaleler

İslam, İbadet Rehberi, Fıkıh, Akaid, Tefsir, Güncel Yorumlar

Reddiyeler

Batıl Fırkalar, Batıl İnançlar, Bidatlar, Güncel Reddiyeler, Dinler Arası Diyalog

Kültür – Tarih

İslam Tarihi, Osmanlı Tarihi, Padişahlar, Tarihi Arşiv belgeleri, Vesikalar, Mecmua nüshaları

Unutulmuş Sünnetler

Sünnetin Önemi, Günlük Sünnetler, Hilye-i Şerif, Siyer-i Nebi, Riyazü’s Salihin

Boykot Kelimeler

Uydurma, Yersiz, Manasız, Boykot Kelimeler

Anasayfa » Reddiyeler


Allah-‘ın İstiva Etmesi Var Lakin Bizim Gibi Değil Demek Niçin Caiz Değildir ?

Allah-‘ın İstiva Etmesi Var Lakin Bizim Gibi Değil Demek Niçin Caiz Değildir ?

Sual: Allah’ın ilmi var ama bizimki gibi değil, işitmesi, görmesi var ama bizim görmemiz ve işitmemiz gibi değil, hayat sahibi olması, kadir olması bizim gibi değil demek caiz oluyor da Allah’ın oturması bizim gibi değildir demek niçin caiz olmuyor?

O sıfatlar da kuranı kerimde geçiyor, istiva da geçiyor. Öncekiler için caiz olan, istiva için niçin caiz olmuyor?

Cevap: Ayetler hakiki manalarında kullanılabilir ve kullanılamaz olmaları açısından iki kısımdır.

1) Muhkem ayetler; yani onların mukabilinde hakiki manalarını kısıtlayan, engelleyen başka ayet veya kati delil yoktur. Mesela Allah’ın semi’ basir yani işiten, gören olması gibi.

2) Müteşabih ayetler; birden çok manası olup o manalardan istediğini almak başka ayet ve kati delillere ters düşüyordur. Yani müteşabih ayete hakikat manasını vermeye engel ondan daha muhkem ve daha fazla kati deliller vardır. Birden çok kati delil ve ayetin muktezasını terkedip bir ayetin kesin olmayan bir manasını almak İslam’ın hangi kuralına uygundur? Tabi ki değildir.

Bu yüzden ayetleri cımbızla seçip manalandırmak selefin âdeti değildir. Belki kur’anın umumatının dillendirdiği bir takım kesin ifadeler vardır ki, onlar ancak kur’an bir bütün olarak, hadis-i şerif ve sahabe kavilleriyle birlikte incelendiğinde anlaşılmış ve kesinleştirilmişlerdir.

Mesela لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ “Allah’ın misli yoktur” ayeti celilesi ve bu manayı teyid eden diğer ayet, hadis, sahabe kavilleri ve icmaı şu umum kuralı muhkem yapmıştır; Allah cc asla mahlûkatından bir şeye benzemez. Allah sameddir. Yani hiçbir şeye ihtiyaç duymaz. Oysa oturmak fiilini Allah’a isnat etmek; bu umumatı iptal etmek demektir. Ve Allah’ın oturacak bir şeye ihtiyaç duyacağını ve oturma şekliyle muttasıf olabileceğini iddia etmektir. Bunca kati delil mukabilinde bu kadar tutarsız ve zanni bir iddia ne kadar geçerli olur.

Tutarsız dedik; zira istivanın “kuşatmak”, “emri/sultası altına almak” gibi birden çok manası var. Tutup bunlardan birisini tercih ederken en azından diğer muhkem ayetlerle örtüşecek olanı seçip ayeti tevil etmek bir yere kadar makuldür. Sonraki âlimler gibi mecburiyet kesbetmesine binaen yapılabilirse de selef bundan bile kaçınmış müteşabih ayetlerin manalandırılması doğru bulmamıştır.

Şimdi tutup muhkem ayetlerle örtüşmeyecek, onlara ters düşecek bir manayı, istiva kelimesinde bir lügat anlamı olarak bu da vardır diyerek ısrarla geçerli kılmaya çalışmak sizce ne kadar tutarlı olabilir ki

Allah hakkında istiva ve benzeri teşbih ve tecsimi sarih veya dolaylı çağrıştıran ifadelerin Allah-u Teala hakkında şer’an ve aklen imkan dışı olduğu konusunda ehli sünnet alimleri arasında tam bir ittifak bulunmaktadır. Ehli sünnet akide kitaplarında bu açıkça dile getirilmiş, bu meyanda mucessime mezhebinin bu konu etrafında ileri sürdüğü şüpheler muhakkik alimlerce mukni delillerle çürütülmüştür. Bu alimlerden biride biride Mısırlı Muasır Muhammed Mutevelli eş-Şaravi (Rahimehullah)’dır. Müşarun ileyh söz konusu ayetin tefsirinde zihinlerdeki şüpheleri izale eden şu tespitlere yer vermekte

وكل صفة يوجد مثلها في البشر لا تأخذها في الله مثل وجودها في البشر فللبشر وجود ولله وحود وليس وحود البشر كوجود الله ولله علم بالأشياء التي نباشرها وللبشر علم ولكن ليس كعلم الله ولله فعل في الأشياء ولنا فعل ولكنه لا يناسب فعل الله اذا فلا تأخذ الأستوى على المعنى الذي معناه استقر على مكان محيز حتى تخرج الله عن ان يكون متحيزا في مكان

Manası: İnsanlarda bir benzeri var olan sıfatların tıpkı onlarda olduğu biçimde Allah-u Teala’da da söz konusu olduğu düşüncesinde olmayasın, zira insan da mevcud, Allah’da mevcud lakin insanın varlığı Allah’ın varlığı gibi değildir. Müşahede ettiğimiz varlıkları Allah bilmekte biz de bilmekteyiz lakin bizimkisi Allah’ın bilmesi gibi değildir. Varlıklarla ilişkin Allah’ın fiili var, bizimde var lakin bizimkisi Allah’ın fiiline benzemez. O halde istivayı bir mekana yerleşmek anlamında anlamamalıyız, aksi halde Allah’a bir mekan izafe etmiş oluruz. Bu beyandan sonra Rahimehullah ardından şunu eklemekte;

أذا ما دام الحق سبحانه ذاته ليست كذواتنا وصفاته ليست كصفاتنا وفعله ليست كفعلنا فخذ استواءه ليست كاستوائنا

Mademki hak Subhanehu ve Teala’nın yüce zatı bizim zatımız gibi değil, sıfatları bizim sıfatlarımız gibi değil, fiilleri bizim fiillerimiz gibi değil, o halde onun istivasını da bizim oturmamız şeklinde düşunmemelisin.

Mesele ile alakalı ulemanın daha bir çok ifadeleri var, lakin biz bu sefer kadarı ile iktifa edelim…

Etiketler:, , ,