Özel Haber »

“Sünnilik Ve Şiilik Diye Bir Dinimiz Yoktur” Sözüne Dair İlmi Tahlil

Son günlerden çokça tartışılan “Bizim Sünnîlik diye bir dinimiz yoktur, Şia diye bir dinimiz yoktur, tek dinimiz İslâm’dır” sözünün ilmi ve tarihi açıdan tahlili.

Devamını Oku... »
Makaleler

İslam, İbadet Rehberi, Fıkıh, Akaid, Tefsir, Güncel Yorumlar

Reddiyeler

Batıl Fırkalar, Batıl İnançlar, Bidatlar, Güncel Reddiyeler, Dinler Arası Diyalog

Kültür – Tarih

İslam Tarihi, Osmanlı Tarihi, Padişahlar, Tarihi Arşiv belgeleri, Vesikalar, Mecmua nüshaları

Unutulmuş Sünnetler

Sünnetin Önemi, Günlük Sünnetler, Hilye-i Şerif, Siyer-i Nebi, Riyazü’s Salihin

Boykot Kelimeler

Uydurma, Yersiz, Manasız, Boykot Kelimeler

Anasayfa » Kültür - Tarih, Videolar


Osmanlı Devletinde Harem Ağaları ve Sultan Abdülhamid’in Harem Ağası

Osmanlı Devletinde ki hadım harem ağaları müessesesi İslam’a uygun mudur? Harem ağası nedir ve sarayda vs. yerlerde neden kullanılır? Hadım etmek caiz midir?

Sultan Abdülhamid’in Harem ağalarından ve musahiplik derecesine kadar yükselmiş olan Nadir Ağa

nadir1Sultan Abdülhamid Han’ın haremağalarından Nadir Ağa, hakkında en çok malumat olan ağalardandır. 1957 yılında vefat eden Nadir Ağa, hatıralarını yıllar sonra bir tarih mecmuasında neşretmişti. Sultan Abdülhamid hal edildiğinde Yıldız Sarayı’nı teslim alan Gâlip Paşa kendisini, “Yetişme tarzından umulmayacak kadar zeki, zarif, ahlâklı ve medenî cesareti olan genç bir siyahî” diye tarif eder. Enteresan olan bir şey de Nâdir Ağa’nın saraydan çıkarıldıktan sonra, vaktiyle biriktirdiği para ile Göztepe’de bir bahçe alıp, Kırım inekleri besleyerek ülkemizde ilk defa şişe sütü üretmesi ve bununla geçinmesidir.

Nadir Ağa, Habeşistan’ın en güneyinde Kenya sınırındaki filleri ve vahşi hayvanlarıyla meşhur Limnu köyünden çocukken kaçırılıp iğdiş edildikten sonra esircilere satılır. Döne dolaşa Mekke’ye getirilir. Zayıflığı sebebiyle kimsenin itibar etmediği çocuğa Mekke şerifinin annesi sahip çıkar. O günlerde Sudanlılar bir şekilde Sultan Abdülhamid’in itimadını kaybeder; padişah, “Artık sarayda Sudanlı görmek istemiyorum” der. Nadir Ağa böylece 1880 yıllarında beş-altı yaşında iken İstanbul’a getirilip saraya alınır. İlk gelişinde dil bilmeyen çocukla padişah Arapça konuşur. Zekâsıyla dikkati çeker. Padişahın itimadını kazanır. İkinci musahipliğe kadar yükselir. Ancak ailesinin vaziyetini hep merak etmektedir. Padişah da bundan haberdardır. Habeş imparatoru I. Menelik’in sefiri İstanbul’a geldiği zaman, padişah kendisinden Nadir Ağa’nın ailesini soruşturmasını rica eder. Ancak aile bulunsa bile saraydan ayrılmayacağına dair Nâdir Ağa’dan söz alır. Kendisini sefir Maşaşa’ya takdim eder. Limnu’dan olduğunu öğrenince alâka gösterir; “Bizim ailemiz de oradandır” der ve dönüşünde ailesini araştıracağına söz verir. Sefirden bir müddet haber gelmez. Padişah Nadir Ağa’yı gördükçe, “Maşaşa bizi unuttu” der. Günün birinde saraya Habeşistan’dan büyük bir paket ve mühürlü bir mektup gelir. Sefir, Fransızca mektubunda özetle şöyle demektedir: “Sizin işinizle imparator bizzat ilgilendi. Limnu’ya tahkikat için Addis Ababa’dan bir heyet gönderdik. Maalesef ailenizden kimseyi bulamadık. Tahkikat neticesinde ailenizin Kenya’ya hicret ettiğini öğrendik. Bütün arzumuza rağmen size sevinçli bir haber verememekten dolayı özür dileriz. Pakette Limnu civarına ait iki yekpare fildişi, bir külçe altın, imparator tarafından size birinci rütbeden iki kıta arslan nişanı gönderilmiştir.”

Etiketler:, , , , , , , , ,