Özel Haber »

“Sünnilik Ve Şiilik Diye Bir Dinimiz Yoktur” Sözüne Dair İlmi Tahlil

Son günlerden çokça tartışılan “Bizim Sünnîlik diye bir dinimiz yoktur, Şia diye bir dinimiz yoktur, tek dinimiz İslâm’dır” sözünün ilmi ve tarihi açıdan tahlili.

Devamını Oku... »
Makaleler

İslam, İbadet Rehberi, Fıkıh, Akaid, Tefsir, Güncel Yorumlar

Reddiyeler

Batıl Fırkalar, Batıl İnançlar, Bidatlar, Güncel Reddiyeler, Dinler Arası Diyalog

Kültür – Tarih

İslam Tarihi, Osmanlı Tarihi, Padişahlar, Tarihi Arşiv belgeleri, Vesikalar, Mecmua nüshaları

Unutulmuş Sünnetler

Sünnetin Önemi, Günlük Sünnetler, Hilye-i Şerif, Siyer-i Nebi, Riyazü’s Salihin

Boykot Kelimeler

Uydurma, Yersiz, Manasız, Boykot Kelimeler

Anasayfa » Reddiyeler


Kabalık Görgüsüzlük ve Edepsizlik

Kabalık Görgüsüzlük ve Edepsizlik

İş için yahut bir büyüğü ziyaret için randevu aldınız, gittiniz. İçeriye girmeden önce kapıda cep telefonunuzu mutlaka kapatmanız gerekir. Hiçbir kibar, görgülü, medenî, efendi, kendini bilen, zarif, müeddeb kimse bir ziyaret esnasında cep telefonunu çaldırtmaz, uzun veya kısa görüşme yapmaz.

Bunun istisnaları var mıdır? Nadiren olabilir ama onlar adı üstünde istisnadır, kural değildir. Zaruret derecesinde bir lüzum olursa, mekan sahibinden izin alınarak bir defaya mahsus ve pek kısa olmak şartıyla belki konuşulabilir.

Kural, tekrar ediyorum, ziyaretlerde cep telefonu ile konuşmamaktır.

Bendeniz bu cep telefonu belası yüzünden sosyal hayatımı, insanlarla olan ilişkilerimi asgarî seviyeye indirdim.

Geçen gün yanıma gelen bir gencin cep telefonu çaldı. Ona “Lütfen telefonunuzu kapatır mısınız” dedim. Kapattı ama  “Ya önemli bir şeyse?” demekten de kendini alamadı.

Halka hiç olmazsa Müslüman çoğunluğa şehir, medeniyet, İslam, Osmanlı görgü ve terbiyesi öğretilmelidir.

Türkiye maalesef görgüsüzlükten batacak hale gelmiştir.

Başları şöyle veya böyle örtülü Müslüman kız ve kadınların sokaklarda, caddelerde, meydanlarda ellerindeki dondurma külahlarını inek gibi yalayarak dolaşmaları beni çok üzüyor. Böyle bir şey bir İslam hanımına yakışır mı?

Birine bir şey soruyorsunuz, haaa diyor. Be mübarek, efendim desen incilerin mi dökülür?

Geçen hafta, beş vakit namaz kılan, oruç tutan iki üniversiteli gence Rıza Tevfik’in “Sultan Abdülhamit’in Ruhaniyetinden İstimdat” adlı şiirinden bahsettim. Zavallılar ne Rıza Tevfik’i, ne de o şiirini duymuşlar, şaştılar kaldılar.

Okullarımızda ne kültür veriliyor, ne da ahlâk ve karakter terbiyesi…

Üç üniversiteli kız birlikte sokakta yürüyor. Üçü de tesettürlü. Hem yürüyorlar hem de kıkır kıkır gülüşüyorlar. Ne kadar ayıp ve çirkin bir hâl.

Eskiden halk yediği yemeği söylemekten bile utanırdı.

Eskiden hayâ ve iffet denilen iki değer vardı.

Eskiden birçok şeyi yapmak için kibarca izin istenirdi.

Kelamdan önce selam verilirdi.

Eskiden bu kadar yırtıklık ve yılışıklık yoktu.

Eski insanların büyük kısmı kabalığın, kalp kırmanın ayıp ve günah olduğunu bilirdi. Eskiden nezaket, zarafet, nezahet, mürüvvet, fütüvvet vardı.

İyilikler büsbütün ve tamamen ortadan kalktı demiyorum. Lakin görgüsüzlük, kabalık, hoyratlık, gılzet, bedevilik, türedilik, görmemişlik çok ama çok arttı.

İnternet çıktı ya, birtakım kimseler takma isimlerin ardına saklanarak adîce hakaret ediyor. Terbiyeli bir insan hiç böyle yapar mı?

Bunlara karşı bir çare yok mudur?

Etiketler:, , , , , ,